Yayınlanma Tarihi: 05.07.2025
Akut
böbrek yetmezliği; böbrek fonksiyonlarının ani kaybı ile böbreklerin sıvı- elektrolit,asit-baz
dengesini sağlayamaması sonucu gelişen,
morbidite ve mortalitesi yüksek klinik bir durumdur.Bulgular hafif
kreatinin ve üre yükselmesinden anüriye
kadar değişen farklı klinik tablo gösterebilir. Akut böbrek yetmezliğinin
(AKI)tanımı,derecelendirilmesi,serum kreatinin değerlerindeki değişiklikler ve
idrar miktarına göre 3 grupta toplanmıştır.
Akut
böbrek yetmezliği veya zedelenmesi(AKI) iyi bilinen bir klinik problem
olup,böbrekte fonksiyonel veya strüktürel değişiklileri meydana getiren
nedenlere bağlı olarak 48 saatten daha kısa sürede böbrek fonksiyon kaybı
sonucu kreatinin değerlerindeki artma olarak tanımlanır..Burada çok önemli bir
nokta serum kreatinindeki hafif yükselmeler ciddi mortalite artışlarına neden
olmaktadır.Ayrıca altta yatan kronik bir böbrek patolojisinin üzerinde gelişen
(AKI) son dönem böbrek yetmezliğinin (ESRD) gelişimini hızlandırabilecektir.
Akut
Böbrek Hasarı
-
Hızlı (48 saat içinde) böbrek fonksiyon
kaybı
-
Serum kreatinin
değerinin 0.3mg/dl’den daha fazla artması
-
Baz kreatinin değerinin >%50 veya1.5 kat
üzerinde olması
- İdrar miktarının ilk 6 saatte kg /0.5ml/saat ‘den az olması olarak tanımlanır.
Tablo
1- Akut Böbrek Yetmezliği (AKI’ya göre)
Klasifikasyon ve Evrelendirilme:
Evre Kreatinin Kriteri İdrar Akım Kriteri
1) Seum kreatinin artışı
>0.3mg/dl
<0.5/kg/saat>6 saat
(>26.4µmol/l) veya
%150-200)
(1.5- 2 kat baz değerden
artış)
2) Serum kreatinin
artışı>%200-300 <0.5
ml/kg/saat>12 saat
(2 ila 3 kat baz değerden
artış)
3) Serum kreatinin artışı
>%300
<0.3ml/kg/saat 24 saat için
(>3 kat baz değerden
artış) veya 12 saat
anüri
veya Scr>4mg/dl veya
0.5 mg/dl
aniScr artışı
Akut
böbrek yetmezliği halen günümüzde çok ciddi mortalite riski taşımakta özellikle
bir çok organ yetmezliği ile birlikte olan durumlarda bu risk artmaktadır.
Son
20 yıllık bir değerlendirmenin yapıldığı 228 vakalık bir seride en önemli
mortalite
risk faktörünün kardiyak cerrahi sonrası
gelişen akut böbrek yetmezliği
olduğudur, ayrıca yıllar içinde gelişen tedavi olanaklarına parelel
hemato-onkolojik komplikasyonlar içinde akut böbrek yetmezliği önemli yer
tutmaktadır.
Etyolojik Faktörler
Akut
Böbrek Yetmezliği 3 gurupta değerlendirilebilir
-Prerenal
yetmezlik
-İntra-
renal/ renal parankimal hastalık
-Postrenal/ Obstruktif
Prerenal böbrek yetmezliğinde böbrek fonksiyon kaybı
volum daralmasına veya efektif kan volümünun azalmasına ikincil gelişen
böbreğin perfüzyon bozukluğu sonucudur.Volum daralması pek çok nedenle
gelişebilir örneğin;kanamalar,ciddi dehidratasyon, sepsis, yanıklar ve travma
kapiller sızıntı sendromları gibi durumlar,ayrıca tuz kaybına sebep olan
renal,adrenal hastalıklar ve serbest su kaybına sebep olan santral veya
nefrojenik diabet insipidus hastalarında görülür.
İntrinsik böbrek yetmezliği sıklıkla prerenal hipoksik
veya iskemik zedelenmeyi takiben gelişen akut tubuler nekrozdur,ayrıca birçok
ilaç ve toksik ajanlar akut tubuler nekroza sebeb olabilir.Çocukluk çağı böbrek
yetmezliklerinin sebeplerinden biri
hemolitik üremik sendromdur,hastalığın klinik bulguları; mikroangiopatik
hemolitik anemi,trombositopeni ve akut böbrek yetmezliğidir. Diğer sebepler
içinde ;post enfeksiyöz glomerulonefrit,hızlı ilerleyen glomerulonefrit
(RPGN),akut interstisyel nefrit en önemlilerindendir .
Renal
arter ve vene ait sebebler içinde en önemlisi trombozlardır.Yeni doğanlarda
umblikal kateterlere bağlı komplikasyon sonucu gelişebildiği gibi ağır
dehidratasyonlarda da görülebilir.Trombozlar, nefrotik sendrom gibi ağır
proteinürisi olan olgularda pıhtılaşmaya yatkın oldukları için gelişebilir,
ayrıca remisyona giren hastalarda aşırı diürez sırasındada derin ven
trombozları gelişebilir.
Laboratuvar Bulguları
Laboratuvar
bulguları eşlik eden hastalık ve klinik tabloya göre değişkenlik gösterir.
Anemi, trombositopeni ( Sistemik lupus eritematozis (SLE), renal ven trombozu,
HUS gibi), lökopeni ( SLE) izlenebilir.
Hiponatremi (dilusyonel); metabolik asidoz; kan üre nitrojeni,kreatinin,
potasyum, ürik asit ve fosfor düzeylerinde artış ( azalmış böbrek fonksiyonuna
bağlı) ve hipokalsemi (hiperfosfatemi) izlenir.
Hematüri,
proteinüri ve idrarda granüler silendirlerin varlığı renal nedenleri özellikle
glomeruler hastalıkları akla getirmelidir. İdrarda lökosit ve lökosit
silendirlerinin varlığı ve düşük düzeyde hematuri, proteinüri
tubulointerstisyel hastalığı düşündürür.
İdrar
bulguları prerenal ve renal böbrek yetmezliğinin ayırımını yapmada yardımcı
olabilir (Tablo 3).İdrar dansitesinin
1020’nin üzerinde, idrar osmolalitesinin 500 mOsm/kg’dan fazla, idrar
sodyumunun 20 mEq/l’den ve fraksiyonel sodyum ekskresyonunun %1’den az olması (
yenidoğanlarda % 2.5) prerenal böbrek etmezliğini düşündürmektedir.
Tablo 3- Oligürik böbrek yetmezliğinde idrar biyokimyasal parametreleri
|
İndeks |
Prerenal |
Renal |
|
İdrar
dansitesi |
> 1020 |
< 1010 |
|
İdrar
ozmolalitesi ( mOsm/kg) |
> 500 |
<
350 |
|
İdrar
Na ( mEq/l) |
<
20 |
> 40 |
|
İdrar/
plazma üre nitrojen |
> 8 |
< 3 |
|
İdrar/plazma
kreatinin |
> 40 |
< 20 |
|
*RFI
|
<
1 |
> 1 |
|
*
FENA |
<
1 |
> 1 |
FENA (Fraksiyone sodyum atılımı) (%) = (UNa
/ PNa ¸ UKr / PKr ) ´ 100
RFI ( Renal failure indeks) = UNa + UKr/
PKr
Daha
öncedende belirtildiği gibi serum kreatinin düzeyindeki küçük artışlar bile
belirgin böbrek hasarının göstergesi olabilir. Bu nedenle araştırmalar
kreatinin düzeyi yükselmeden önce böbrek hasarını gösterecek idrar
biyomarkerları üzerine yoğunlaşmıştır. Nötrofil
jelatinaz- ilişkili lipokalin (NGAL)’in tubül zedelenmesinin olduğu
durumlarda artttığı ve reepitelizasyonu indüklediği düşünülmektedir.
,Akut
Böbrek Yetmezliğinde Takip ve
Tedavi
Akut
böbrek yetmezliğinin takibinde esas prensip sıvı , elektrolit ve beslenme
desteğini sağlamaktır.Akut böbrek yetmezliğine neden olan özel durumlarda sebebe
yönelik spesifik tedavi yaklaşımları gerekebilir burada önemli olan destek
tedavi ile birlikte gelişen komplikasyonların takip ve tedavisidir(
örneğin;hiperkalemi ve sıvı yüklenmesi gibi…). Diyaliz tedavinin esasını teşkil
etsede,diyaliz öncesi efektif renal kan akımının ve perfüzyonunun
sağlanması,nefrotoksik ajanların kullanılmaması ve solut klerensi sağlanarak
volum durumunun düzeltilmesi önemlidir.
Diüretikler
oligürik ABY veya AKI’da idrar çıkışını artırmada ayrıca toksinlerin
konsantrasyonlarını azaltıp solut klerensini düzeltmekte faydalı olduğu için
kullanılmaktadır.Hastalarda sıvı ve solut dengesi kontrol altına alındığında
beslenme desteği daha kolaylıkla sağlanabilmektedir, fakat unutulmamalıdırki
diüretiklerle sağlanan idrar miktarı glomerular filtrasyon hızını (GFR)
yansıtmadığı gibi akut tubuler nekrozun (ATN) iyileşmesine katkı sağlamaz.
Diyaliz
tipleri;periton diyalizi,hemodiyaliz,devamlı venovenöz hemodiyaliz (CVVHD) veya
devamlı venovenöz hemodiafiltrasyon (CVVHDF) solut klerensini artırmak ve hızlı
ultrafiltrasyon yapmak için uygulanır.
Stabil
ve kritik olmayan hastalar için akut aralıklı(intermittent)hemodiyaliz(HD)
esastır.Akut intoksikasyonlarda da hızlı toksin temizlemek için yüksek geçirgen
filtrelerle(high-flux ) HD en uygun seçimdir.
Devamlı Renal Replasman Tedavisi (CRRT)
Son
10 yılda pediatrik nefroloji kaynaklarına baktığımızda tümör lizis sendromu
gelişebilecek kanserlerde(Burkit
lenfoma,akut lösemiler..) ve yenidoğanın metabolik hastalıklarında solut ve
toksinlerin temizlenmesinde periton diyalizinin yetersiz kaldığı görülmüş CVVH
ve CRRT tercih edilen tedavi yöntemleri olmuştu.Bunun nedeni de yüksek düzeyde
solut ve toksinlerin toksik etkileri sebebi ile gelişen mortalite ve
morbiditeyi azaltmak için hızlı ve etkili bir temizlenme esas olarak kabul edilmiştir.
Akut Böbrek Yetmezliğinde Beslenme:
Çocuk
hastalarda genellikle altta yatan nedenlere veya gastrointestinal absorbsiyon
bozukluğuna bağlı yetersiz bir beslenme vardır.Özellikle yoğun bakım
ünitelerinde takip edilen hastalarda beslenme tedavinin en önemli
kısmıdır.Diyaliz öncesi volum yüklenmesi ve oligüri gerekli beslenmenin
uygulanmasını zorlaştırır,beslenme nedeni dahi diyaliz endikasyonu
olabilir.CRRT, CVVH ve CVVHD yöntemlerinde amino asitlerin % 20 oranında
diyaliz esnasında kaybı gösterilmiştir. Bir çok pediatrik uygulamada günde 2-3
gram/kg’a protein verilmesi ve kan üre düzeyinin 40-80mg/dl arasında tutulması
önerilmektedir.