Yayınlanma Tarihi: 05.07.2025
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI:
Kronik böbrek hastalığı değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan, süregen hale gelmiş böbrek hastalıklarına verilen genel isimdir. Örneğin, doğumsal böbrek hastalıkları, kronik glomerulonefrit veya kronik piyelonefrit gibi iltihabi hastalıklar, şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi süregen hastalıklar kronik böbrek hastalığına neden olabilir. Bu hastalıklar genellikle kalıcıdır ve ilaçlar ile tamamen iyileşmez.
Kronik böbrek hastalığında çoğu kez böbrekler hasta oldukları halde görevlerini belirli ölçüde sürdürür. Hastalar da ilaçlarını kullanarak yaşantılarına normal bir şekilde devam eder. Bazen ise bu böbrekte hasar ilerler ve son dönem böbrek yetersizliğine yol açar.
KRONİK BÖBREK YETERSİZLİĞİ:
Kronik böbrek hastalıklarına bağlı olarak böbrekler görevlerini tam olarak yerine getiremez ise kronik böbrek yetersizliği ortaya çıkar. Bunun en açık göstergesi hastanın kanında üre ve kreatinin gibi bazı zararlı maddelerin yükselmesidir.
Sağlıklı insanlarda böbrekler kanı zararlı atıklardan temizler. Böbrek yetersizliği başlayınca, kanı temizleme görevi de aksayacağı için bu zararlı maddeler vücudumuzda birikir.
Böbrek yetersizliği çok ilerleyecek olursa son dönem böbrek yetersizliği ortaya çıkar ve kanı temizleme görevi hiçbir şekilde yerine getirilemez. Bu durumda kandaki zararlı artıkların düzeyi çok yükselir. Vücudun kimyasal dengesi bozulur. Ayrıca, kan elektrolitleri denilen maddeler normal sınırların dışına çıkar. Bunlardan en önemlisi potasyum adı verilen önemli bir tuzdur. Kan potasyumu normalin çok üzerine çıkarsa hayati tehlike belirir.
Bu safhaya gelen hastaların böbreklerine başka tedavi yöntemleri ile yardım etmek gereklidir.
Kronik böbrek yetersizliği önceden çok sık olarak ölüme yol açmaktaydı. Ancak, günümüzdeki böbreklerin işlevini bir derece yerine getiren makineler ya da sıvı değişim tedaviler, ya da böbrek nakli ile artık çok etkin bir şekilde tedavi edilmektedir. Halen ülkemizde diyaliz ve böbrek nakli sayesinde hayatını sürdüren hasta sayısı 10.000'i aşmıştır. O nedenle, son dönem böbrek yetersizliğinden korkmamak, fakat bu hastalığa karşı bilinçli olmak gerekir.
SON DÖNEM BÖBREK YETERSİZLİĞİNDE TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Son dönem böbrek yetersizliği ortaya çıktığında sadece ilaçları kullanarak hastayı tedavi etmek mümkün olamaz. Burada böreğin görevlerini üstlenecek başka tedavi yöntemleri gereklidir.
Bu yöntemler 2 başlıkta incelenir.
- Diyaliz,
- Böbrek nakli.
DİYALİZ
Diyaliz özel zarlar kullanarak hastanın kanındaki zararlı maddeleri süzmek ve böylece kanı temizlemektedir.
Diyaliz iki şekilde uygulanabilir:
- Hemodiyaliz (veya makine diyalizi),
- Periton diyalizi (veya karın diyalizi).
BÖBREK NAKLİ
Hastaya yeni bir böbrek takarak vücuttaki zararlı artıkları temizlemektir.
Böbrek nakli de iki ayrı vericiden yapılabilir:
- Canlı vericiden,
- Kadavradan (yeni ölmüş bir kimseden)
HEMODİYALİZ
Hemodiyaliz Nedir?
Hemodiyaliz bir makine aracılığı ile hastanın kanının özel bir filtreden süzdürüldüğü ve içindeki zararlı maddelerin temizlendiği tedavi şeklidir.
Bu amaca yönelik olarak süzgeç görevi yapabilecek suni zarlar üretilmiştir. İleri teknoloji ile bu zarlardan daha sonra özel filtreler haline getirilmiştir. Bu filtrelerin diyaliz makinelerine takılması, kanın bir pompa ile hastadan çekilerek bu zardan süzdürülmesi ile hemodiyaliz gerçekleştirilir.
Bu süzme işlemi sırasında filtrenin bir ucundan hastanın kanı girer. Bu kandaki üre, kreatinin gibi zararlı maddeler, potasyum adı verilen ve fazlası vücuda zararlı olan bir tuz ile diğer bazı zararlı maddeler dışarı alınır. Filtrenin diğer ucundan temizlenmiş olarak çıkan kan ise vücuda geri döndürülür.
Hemodiyaliz sırasında vücutta fazladan birikmiş suyun çekilmesi ile tansiyon yüksekliği de daha kolay kontrol edilir.
Hemodiyalize nasıl hazırlık yapılır?
Hemodiyaliz tedavisine girme kararı alınınca, önce bir kolda damarlara yönelik küçük bir ameliyat yapılır. Burada bir atardamar ile toplardamar arasında pencere açılır. Bu ameliyat için hastayı bayıltmaya gerek yoktur ve tüm işlem yaklaşık yarım saat ile 1 saat içinde tamamlanır. Ameliyattan 2 ile 3 hafta sonra hastanın kolundaki damarlar daha belirgin ve kabarık bir hale gelir; bu damarlara fistül adı verilir.
Fistül ameliyatını yaptırmak şu iki nedenle gereklidir:
- Hemodiyaliz sırasında kanı temizleyecek filtreye fazlaca miktarda kan çekmek gereklidir. Normal damarlardan bu kadar kanı almak mümkün olmaz; halbuki fistülden bu kan kolayca çekilebilir.
- Makineye girerken kanı dışarı çekmek için hastaya özel iğneler takılır. Damarlar geniş olursa bu iğneler kolaylıkla takılır ve hastanın canı yanmaz.
Hemodiyaliz uygulaması nasıl olur?
Böbrek yetersizliği en son aşamaya gelmiş (böbreği hiçbir şekilde yapamayan ve hiç idrarı olmayan) hastalarda, hemodiyaliz, haftanın 3 gününde ve 4’er saatlik süreler ile uygulanır. Böylece, hemodiyaliz tedavisi gören bir hasta, haftada 12 saatini makinede geçirir; geri kalan zamanlarında ise serbesttir.
Hastalar makinede iken isterlerse uyuyabilir, kitap, gazete okuyabilir, ders çalışabilir ya da televizyon izleyebilirler.
Hemodiyaliz işlemi sırasında hastanın canı yanmaz.
Hemodiyaliz tedavisi özel merkezlerde yapılır. Diyaliz ile uğraşan deneyimli hekimler ve hemşireler uygulama işlemi boyunca merkezde bulunurlar. Her hangi bir sorun olursa da hastaya gerekli yardımı yaparlar.
Hemodiyaliz sırasında ne gibi yan etkiler görülebilir?
Yeni ve modern makineler ile yan etkiler çok azalmıştır. Hastaların en sık görülen yakınmaları diyaliz sırasında görülen kas krampları ve tansiyon düşmesidir. Ama bu her iki yan etki de kolayca tedavi edilebilir. Hastalar ilk birkaç hafta hemodiyalize uyum konusunda sıkıntı çekseler bile, daha sonra bu tedavi şekline alışırlar ve günlük işlerini rahatça yapabilirler.
Hemodiyalize giren hastaların diyeti nasıl olmalıdır?
Hemodiyaliz tedavisi başladıktan sonra diyet, diyaliz öncesine göre daha serbest hale gelir. Et, süt, peynir gibi proteinli gıdalar serbestçe yenebilir. Potasyum içeren sebze ve meyvelerin hangi miktarda yeneceği her hasta için farklıdır. Eğer diyalize girmeden önce yapılan kan tahlillerinde kan potasyum düzeyi yüksek çıkmakta ise, fazla potasyum içeren gıdaları yemekten kaçınmak gerekir.
Bu konuda diyet uzmanı, hekim veya hemşirelerden gerekli bilgiyi alınmalıdır. Hemodiyalize giren hastalar için en önemli nokta çok fazla su içmemek veya iki diyaliz arasında aşırı kilo almamaktır.
PERİTON DİYALİZİ
Kanı zararlı atıklardan temizlemek için her zaman suni zarlardan yapılmış filtreler gerekmez. Bu amaçla insanın kendi karın zarı da filtre yerine kullanılabilir. İnsanın kendi karın zarı olan peritonun kullanıldığı diyaliz şekline periton diyalizi (veya diğer bir deyimle karın diyalizi) adı verilir.
Periton diyalizi uygulaması için özel olarak hazırlanmış ve steril bir torbada saklanan diyaliz sıvıları bir boru (diğer ismi ile kateter veya kanül) aracılığı ile hastanın karnına verilir. Bu diyaliz sıvısının karında kaldığı süre içinde kandaki zararlı maddeler karın zarından süzülür ve diyaliz sıvısının içine geçer. Bir süre sonra kirlenmiş olan bu sıvı yine özel borusu ile vücut dışına boşaltılır ve atılır. Böylece kandaki zararlı maddelerin bir kısmı vücut dışına alınmış olur. Daha sonra hastanın karnına temiz bir diyaliz sıvısı yeniden takılır. Bir süre sonra kirlenen bu sıvı da boşaltılarak kan biraz daha temizlenir. Sonra tekrar temiz bir sıvı takılarak işleme devam edilir.
Karın diyalizi bu şekilde tekrarlanarak zararlı maddeler sürekli bir şekilde vücut dışına alınır ve hasta yaşantısını böylece sürdürür.
Periton diyalizine nasıl hazırlık yapılır?
Periton diyalizi tedavisine girme kararı verildikten sonra küçük bir operasyon ile karna özel bir kateter yerleştirilir. Bu kateter artık sürekli olarak karında kalacaktır. Operasyondan 1 ay kadar süre sonra da periton diyalizi tedavisine başlamak mümkündür.
Periton diyalizi uygulaması ne şekillerde yapılır?
Başlıca 2 tür uygulama vardır.
-
Ayaktan sürekli periton diyalizi:
Tüm dünyada en yaygın uygulama şekli budur. Hasta sabah kalktığı zaman bir gece önceden karnında bıraktığı, kirlenmiş diyaliz sıvısını boşaltır, bunun yerine temiz bir sıvıyı karnına doldurur. Bu sıvının doldurma ve boşaltma işlemi yaklaşık 30-40 dakika alır ve karındaki boruya bağlanan yumuşak bir ara hortum vasıtasıyla gerçekleştirilir.
Boşalmış olan torbayı hasta elbisesinin altına sardıktan sonra günlük işlerini yapmaya koyulur. Böylece dışardan bakınca hastanın periton diyalizi uyguladığı hiçbir şekilde belli olmaz.
Karna doldurulan sıvı yaklaşık 4 ile 6 saat kadar burada kalır. Daha sonra öğleye doğru hasta sabah taktığı diyaliz sıvısını dışarıya boşaltır ve yerine yine temiz bir sıvı takar. Tekrar işinin başına döner. Yine 4-6 saatlik bir süre geçtikten sonra hasta 3. torbasını da boşaltır ve akşam yatmadan önce karnına temiz bir diyaliz sıvısı takar. Daha sonra yatar ve uyur. Ertesi gün sabah bir gece önceden karnında bulunan sıvıyı boşaltır ve yerine tekrar temiz bir diyaliz sıvısı takar. Bu şekilde yaşantısını sürdürür.
Çok karmaşık gibi görünen bu işlem aslında oldukça basittir ve kısa süreli bir eğitimden sonra hastalar tüm yazılanları çok rahatça yapabilirler.
-
Aletli periton diyalizi:
Bu tür periton diyalizi daha da kolaydır. Diyaliz sıvısı değişimleri biraz önce anlatıldığı şekildedir, ancak burada biraz önce tarif ettiğimiz değişimleri gece hasta uyurken özel bir makine otomatik olarak yapar. Böylece, hasta sabah kalktığı zaman bir gece önceden karnında bulunan kirlenmiş diyaliz sıvısını dışarıya boşaltır, yerine temiz sıvı takar. Daha sonra da gün boyunca hiç değişimi yapmaz.
Yatmadan önce gündüz vakti karnında kalmış ve böylece kirlenmiş olan diyaliz sıvısını boşaltır ve hazırladığı temiz diyaliz torbalarını bu makineye yerleştirir. Sonra da yatar. Hasta uyurken makine otomatik olarak temiz sıvıları hastanın karnına verir. Kirlenmiş olanları ise dışarıya alır. Böylece işlem hem daha temiz bir şekilde gerçekleşmiş olur, hem de hastanın günlük yaşantısı diyaliz torbalarını değiştirmek için bölünmez.
Aletli periton diyalizi uygulamaları giderek daha yaygın bir hale gelmektedir. Çok karmaşık gibi görünen bu işlem aslında oldukça basittir ve kısa süreli bir eğitimden sonra hastalar tüm bu yazılanları çok rahatça yapabilirler.
Periton diyalizini kim uygular?
Periton diyalizini uygulamasını hasta kendisi yapar. Bu amaca yönelik olarak başlangıçta yaklaşık bir ay süre ile diyaliz merkezinde hastaya eğitim verilir. Burada en önemli nokta torba değişimleri sırasında temizliğe çok dikkat edilmesidir. Bir müddet süreyle hekim ve hemşirelerin gözetiminde hasta değişimlerini kendi başına yapar. Bu işlemde iyice ustalaştığına kanaat getirildikten sonra da hasta evinde veya işinde diyalizini kendisi uygular; belli aralıklar ile de diyaliz merkezine kontrollere gelir.
Periton diyalizinin en sık rastlanan tehlikesi nedir?
Diyaliz sıvısının değişimleri sırasında temizliğe çok dikkat edilmez ise, hastanın karın zarında iltihaplanma gözlenebilir. Bu duruma “peritonit” adı verilir. Yeni teknikler ile peritonitin sıklığı çok azalmıştır. Ayrıca çoğu kez de kolayca tedavisi mümkündür.
Periton diyalizi uygulaması sırasında diyet nasıl olmalıdır?
Periton diyaliz tedavisi gören hastaların diyeti de hemodiyaliz hastalarının diyetine benzer. Ama genellikle bu hastalarda çok sıkı su kısıtlaması yapmaya gerek yoktur.
BÖBREK NAKLİ
Böbrek nakli hastanın vücuduna bir başka kimseden alınan böbreğin takılmasıdır. Yeni takılan böbreğin çalışması ile hasta yaşantısını rahat bir şekilde sürdürebilir.
Nakil için kullanılacak böbrek kan akrabası canlı vericilerden veya henüz ölmüş kişilerden (kadavra) temin edilebilir.
Burada akla gelen soru insana tek bir böbreğin yetip yetmeyeceğidir. Sağlıklı olması koşulu ile hastaya ve böbreğini bağışlayan kimseye tek bir böbrek rahatça yeter.
Kadavra ve canlı vericiden yapılan nakiller arasında bir fark var mıdır?
Teknik olarak iki ameliyat birbirinin aynıdır. Yalnız canlı nakillerde ameliyatı önceden planlamak mümkündür. O nedenle, hasta ve böbrek vericisi aynı anda ameliyata alınır. Böbrek, vericiden çıkarılıp hemen hastaya takılır.
Kadavra böbreğinin ise ne zaman çıkacağı belli değildir. O nedenle, kadavra böbrek nakli olmak isteyen hastalar Transplantasyon Ünite’sine önceden başvurur. Yapılan incelemelerde hastalara ait bilgiler ve bu arada, çıkacak böbrek ile uyumu belirleyecek kan grubuna ve doku grubuna ait özellikler bilgisayara kaydedilir.
Kadavra böbreği çıktığı zaman önce kadavranın doku grubu tayin edilir. Daha sonra bilgisayarda böbrek beklemekte olan hastalardan bu dokuya en çok uyum gösterenler acil olarak hastaneye çağırılır. Nakil için seçilen hasta önce diyalize alınır. Daha sonra ameliyata geçilir. Normal şartlarda ameliyat 2 ile 4 saat kadar sürer.
Tüm bu işlemler sırasında kadavradan çıkarılan böbrek bir buz kabındaki özel sıvılar içinde saklanır.
Böbrek nakli yapılacak hastaların kendi böbrekleri çıkarılır mı?
Pek çok hastanın böbrekleri yerinde bırakılır. Ancak az sayıda hastanın böbreklerini çıkarmak gerekir. Yeni böbrek eski böbreklerin yanına değil, ama hemen kasığın üzerine takılır.
Kadavra böbreği bulunması için ne kadar beklenir?
Maalesef bunun için çok uzun bir süre beklemek gereklidir. Bazen listedeki hastalara böbrek takmak hiç mümkün olmayabilir. Ülkemizde organ bağışının çok az olması yeterli miktarda böbrek nakli yapılmasını engellemektedir.
Canlı vericiden ve kadavra vericiden yapılan nakillerin sonuçları arasında önemli bir fark var mıdır?
Dünyanın her yerinde canlı vericiden yapılan nakillerin başarısı, kadavradan yapılanlara göre daha iyidir. Burada hem çıkarılan böbreğin hiç beklemeden takılması, hem de kan akrabaları ile doku uyumunun iyi olması önemli rol oynar. Canlı vericiden yapılan nakillerde böbrek hemen çalışmaya başladığı halde kadavra nakillerinde bazen 2 ile 4 hafta kadar beklemek gerekebilir. Bu süre içinde hasta diyalizine devam eder.
Böbrek naklinden sonra ilaç tedavisine de gerek duyulur mu?
Nakil olmuş hastaların belirli ilaçları ömür boyu almaları gereklidir. Böylece, nakledilen böbreğin vücut tarafından reddedilmesi önlenir. Ama bu ilaçların kullanılmasına rağmen nakledilen böbreğin vücutta ne kadar süre ile çalışacağı konusunda garanti verilemez. Nakledilen böbrek ameliyattan sonra çok uzun yıllar çalışabilir veya kısa bir süre sonra da redde uğrayabilir. Ameliyattan 5 yıl sonra nakledilmiş böbreklerin ortalama %70 ile 80'i çalışmaya devam etmektedir.
Böbrek naklinin yan etkileri var mı?
Her tedavi yönteminin kendine göre yan etkileri vardır. Ameliyata ait problemler (ağrı, kanama, idrar sızması gibi) çok azdır ve önemli bir sorun oluşturmaz. Ancak, reddi önlemek için verilen vücudumuzun savunma sistemini baskılayan ilaçların bazı önemli yan etkileri vardır. Örneğin, nakilden sonra tansiyon yükselebilir, iltihabi hastalıklar ve bazen tümörler ortaya çıkabilir. Ancak hastalar yakın hekim kontrolü altında oldukları için bu problemler genelde başarı ile tedavi edilir.
Takılan böbrek redde uğrarsa ne olur?
Hasta tekrar hemodiyalize veya periton diyalizine geri döner. Başka böbrek bulunursa aynı hastaya 2., 3., 4., hatta 5. ve 6. nakilleri yapmak da mümkün olur.
HEMODİYALİZ, PERİTON DİYALİZİ VE BÖBREK NAKLİ GÖZ ÖNÜNE ALINIRSA EN İYİ TEDAVİ ŞEKLİ HANGİSİDİR?
Bu sorunun net bir cevabı yoktur. Sayılan tedavi şekillerinin her birinin, diğerine göre üstün ve sakıncalı tarafları vardır.
Hemodiyalizin iyi tarafları: Sık olarak hekim kontrolü imkanının olması, diyaliz dışındaki zamanda tamamen serbest kalınması, aynı hastalığa tutulmuş diğer insanlar ile arkadaşlık yaparak stresin azaltılması.
Hemodiyalizin sakıncalı tarafları: Haftada 3 kez hastaneye gitmek mecburiyetinde olunması, sıvı kısıtlamasının biraz daha yoğun olması, diyaliz uygulamaları sırasında nadir de olsa kramp, tansiyon düşüklüğü gibi problemlerin yaşanması.
Periton diyalizinin iyi tarafları: Bir merkeze bağımlı olmaksızın yaşamını sürdürme imkanının olması, gezme ve seyahat özgürlüğünün daha fazla olması, daha fazla su içebilme imkanının olması.
Periton diyalizinin sakıncalı tarafları: Gün içinde işlemler dolayısıyla yaşantının kesintiye uğraması, karında sürekli olarak bir kateteri taşımak gerekmesi, seyrek de olsa karın zarında iltihaplanma olması.
Böbrek naklinin iyi tarafları: Sağlıklı bir insan gibi tam bir özgürlüğün olması, daha kaliteli bir yaşam sürdürülmesi, diyet kısıtlamalarının hemen, hemen hiç olmaması.
Böbrek naklinin sakıncalı tarafları: böbrek vericisinin her zaman bulunamaması, önemli bir ameliyat geçirilmesi, ciddi yan etkileri olan ilaçların ömür boyu kullanılması.
HİÇ UNUTULMAMASI GEREKEN NOKTALAR:
- Bir kronik böbrek hastasının yaşayacağı en korkulu sıkıntılı zaman bu tedavi şekillerinden birine başlanılacağı günlerdir. Çünkü: İnsan bilmediği şeylerden korkar. Bu nedenle hastaların tümü diyaliz ile yaşamayı bir esirin yaşamı ya da eziyet gibi algılar. Tüm bunların gerçek dışı olduğunu sayılan tedavi şekillerinden birine başladıktan bir iki hafta sonra fark edeceksiniz. O zaman önceden boşuna korku çektiğiniz için de üzüleceksiniz.
-
Burada anlatılan her tedavi şekli, her hasta için uygun olmayabilir. Örneğin:
- Önceden karın ameliyatları geçirmiş bu nedenle de karın zarında yapışıklıklar bulunan hastalarda periton diyaliz imkanı bulunmayabilir.
- Damarları çok zedelenmiş ve fistül ameliyatları başarısız olmuş hastalar hemodiyaliz programına giremez.
- Çok ağır iltihabi hastalıklar geçirmiş ve vücudunda bu hastalıkların izi kalmış bazı hastalar, ağır karaciğer rahatsızlığı ve tümöral hastalığı olanlar için böbrek nakli sakıncalıdır.
-
Bu sayılan tedavi yöntemlerinden birine başlamak, diğerine geçmeye engel oluşturmaz. Örneğin:
Bir hasta kronik böbrek yetersizliği tedavisine hemodiyaliz ile başlayabilir, daha sonra imkan bulursa böbrek nakli yaptırır. Herhangi bir şekilde böbreği redde uğrarsa tekrar hemodiyalize veya periton diyalizine dönebilir. Tekrar böbrek vericisi bulursa 2. veya 3. kez böbrek nakli olabilir.