Yayınlanma Tarihi: 05.07.2025
Erişkin çağda genellikle daha iyi prognoz göstermesine karşılık
çocukluk çağında uzun dönem etkileri nedeni
ile mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir klinik durumdur. ÜE tekrarı
ve uzun dönemde büyüme geriliği, hipertansiyon, renal skarlaşma ve böbrek
yetmezliği gibi komplikasyonlar sorun olmaya devam etmektedir (1).
Son yıllarda çocuklarda ÜE’ların patogenez ve doğal seyri ile buna bağlı renal parankimal hasara predispozan faktörler daha iyi bilindiğinden, akut morbidite ve uzun dönem sekelleri en aza indirmek için hızlı, uygun, detaylı bir inceleme ve tedavi gereklidir. Tekrarlayan üriner enfeksiyonların (TÜE) kalıcı renal hasar riskini arttırması nedeni ile altta yatan risk faktörlerinin tesbit edilerek enfeksiyonların önlenmesi ve tedavisi çok ÜE böbrek, üreter, mesane veya üretrada bakteri kolonizasyonu için kullanılan ortak bir terimdir. Üriner sistemde kolonize olan mantar, parazit, virus gibi herhangi bir patojen ile oluşabilirse de genellikle enterik orijinli etkenler sorumludur.Kızlarda ÜE ların % 75-90 nında neden Escherichia coli dir ve bunu Klebsiella spp ve proteus spp takip eder. Stafilococcus saprophyticus ve enterococcus lar her iki cinste de enfeksiyon nedenidirler. Yenidoğanlarda B grubu streptokoklar daha büyük yaş grubuna göre daha yaygın iken, immun sistemi baskılanmış veya kateter uygulanan çocuklarda candida izole edilebilir.
Sınıflandırma
ÜE’lar genellikle üropatojenin kolonizasyon gösterdiği
bölgeye göre (piyelonefrit; sistit; üretrit) sınıflandırılır. Diğer bir
sınıflandırma enfeksiyonun şiddetine göre yapılır. ( komplike, komplike olmayan)
Komplike ÜE genellikle üriner sistemin fonksiyonel veya yapısal bir bozukluğu
veya üretral kateter kullanılmasına sekonder gelişebilir . Renal hasara neden
olan idrar yolu anomalileri ile
birliktelik, sık olduğu için süt çocuklarında ilk enfeksiyon komplike
kabul edilmelidir. Üst ÜE / alt ÜE veya semptomatik-semptomatik olmayan ÜE olarak
sınıflandırmalar da yapılmaktadır.
Son yıllarda ÜE’ları
;
a) İlk
idrar yolu enfeksiyonu
b) Tekrarlayan
idrar yolu enfeksiyonları olarak sınıflandırılma önerilmektedir.
Tekrarlayan idrar yolu
enfeksiyonları 3 alt grupta incelenebilir,
·
Düzelmeyen (unresolved) bakteriüri
·
Bakteriyel süreklilik (persistans)
·
Yineleyen infeksiyon (re-infection)
Düzelmeyen
bakteriüri; Tedavi edici dozun altında ilaç alımı, uyum bozukluğu,
malabsorbsiyon, ilaç metabolizmasındaki bozukluklar, üropatojenin verilen
antibiyotiğe dirençli olması, stoghorn taşı olan hastalarda antibiyotiğin
idrarda yeterli düzeye ulaşamaması gibi
nedenlerle idrar kültürleri negatif olamamıştır. Bakteriyel süreklilik ;İdrarın steril olduğu gösterildikten sonra enfeksiyonun
aynı bakteri ile tekrarlamasıdır;bakteri eradike edilememiştir. Genellikle anatomik
bozukluk veya enfekte üriner sistem taşı, üreteral stent, üretral kateter gibi
antibiyotik tedavisinin etkili olamadığı hazırlayıcı nedenler vardır. Yineleyen infeksiyon; antibiyotik sonrası
kültür negatif olduğu halde ÜE’nun
farklı mikroorganizma ile tekrarlamasıdır. E. Coli birçok değişik serotipler
ile oluşabildiği için serotip bakılması veya kültür antibiyogramın dikkatli incelenmesi ile reenfeksiyon ile
dirençli bir E.Coli enfeksiyonu ayrımı yapılabilir. Periüretral kolonizasyon,
fekal-perineal-üretral yol ile nadiren üriner ve gastrointestinal sistem
arasındaki fistül ile gelişebilir. TÜE’da anatomik bozukluğu tanımlamak ve gerekli
cerrahi girişimi yapmak enfeksiyonun eradikasyonu için çok önemlidir (1,4).
Tekrarlayan Üriner Enfeksiyonlarda
Risk Faktörleri:
- Cinsiyet (kız>erkek)
- Sünnetsiz erkek çocuk
- Tuvalet eğitimi
- Kızlarda arkadan öne doğru
genital temizlik
- Köpüklü banyolar
- Uretral enstrümasyon
- İşeme disfonksiyonu
- Konstipasyon
- Hiperkalsiüri
- Seksüel aktivasyon
- Cinsel istismar
- Üriner kanal anomalileri
- Obstrüksiyon (PUV, UP
darlık, UV darlık üreterosel vs.)
- Vezikoüreteral Reflü (VUR) (Grade III-V)
- Mesanede divertikül,
fistül
Epidemiyoloji:
ÜE’ların
prevalansı cins ve yaşa bağımlıdır. Bir yaş altında kızların %3-5’inde,
erkeklerin ise %1-3’ünde bildirilmiştir. Prevalans bir yaş üzeri kızlarda
%8.1’e çıkmaktadır (5). Her yıl kız ve erkek
çocukların %2.4-%2.8’ inde ÜE görülmektedir (6).
İlk enfeksiyondan sonra kızların %60-80 ’ında, erkeklerin %30’unda bir
yıl içinde ÜE’nin tekrarlama riski vardır. Ve bu risk her bir sonraki
enfeksiyon için ikiye katlanacaktır.(7) Hayatın ilk bir yılında sünnet
yapılması ÜE insidansını azaltırken, mesane
disfonksiyonu (nörojenik ya da nonnörojenik) varsa enfeksiyonun tekrarlama riski
%60 oranında artar (8).
Tanı:
ÜE
tanısı idrar kültüründe en az bir üropatojenin üremesi ile konulur. 6 ayda 2, yılda
3 ve daha fazla enfeksiyon varsa TÜE olarak değerlendirilir.Enfeksiyon şüphesi varsa
antibiyotik başlamadan önce klinik
durumun ve idrar örneği alınma şekli dikkatle gözden geçirilmelidir. Küçük
çocuklarda ateş, irritabilite,beslenememe, kusma, diyare gibi, sistemik enfeksiyon
bulguları , büyük çocuklarda ise dizüri, suprapubik ağrı, idrar kaçırma
şikayetlerinin varlığı idrar kültür pozitifliğini ve tanıyı destekler. Fizik
muayenede kız çocuklarında perine bölgesinde ektopik ureter ağzı, üreterosel,
ve üretral akıntı görülebilir. Erkek çocuklarda testiküler muayenede epididimit
veya epididimo-orşit bulguları, nörojenik mesane ile sırttaki skarlar ÜE’nun
tekrarlama nedenini açıklar ve tedavi başarısı için önemlidir (6,8). İdrar
örneğinin alınması için en çok kullanılan metod idrar kontrolu gelişmemiş
çocuklarda perineye steril torba bağlanmasıdır.Bu metodun yanlış pozitiflik
oranı %85’dir. ÜE tanısını ekarte etmek için kullanılması önerilirken ÜE kesin
tanısı için önerilmemektedir. Torba ile idrar örneği alınması invaziv olmayan,
kolay ve her yerde uygulanabilir , uygulayacak personelin sayı ve deneyimi
açısından da elverişli bir metod olmakla birlikte kontaminasyon olasılığının
her zaman hesaba katılması gerekir.İdrar kontrolu gelişmiş hastalarda orta akım
idrarı kullanılmakla birlikte periüretral ve prepisyumdaki organizmalar ile
kontamine olabiliceği için pozitif idrar kültürünü değerlendirmek güçtür.
Çocuklarda önerilen güvenli ve duyarlı yöntemlerden birisi üretral kateterizasyondur. Bu
yöntemle alınan örneklerde de ilk gelen örnek periüretral organizmalar ile
kontamine olabileceği için daha sonraki idrar kullanılmalıdır. Duyarlılığı %95,
özgüllüğü %99’dur. Suprapubik
aspirasyon (SPA) halen en güvenilir yöntem kabul edilmekle birlikte
deneyimli elemanlara gereksinim vardır. Başarı oranı %23-90 arasında
değişebilir.Bazı ebeveynler ve hekimler tarafından invaziv olması nedeni ile
kabul görmemektedir.Ancak orta veya ciddi fimozisi olan erkek bebeklerde başka
alternatif bulunmamaktadır.
Eğer klinisyen ilaç başlamayı geciktirebiliyorsa öncelikle invaziv olmayan torba yöntemi ile
idrar kültürü alınması önerilir.Torba
idrar kültüründe üreme saptanmazsa enfeksiyon ekarte edilir. Ancak üreme varsa
kontaminasyon riskini ortadan kaldıracak SPA veya üretral kateterizasyon
yöntemleri ile örnek almak gerekir (9).
Üst
ve alt ÜE’larını ayırmada ve enfeksiyon tanısında tam kan sayımı,
sedimantasyon, CRP, idrarda tübüler enzim varlığı, antibiyotikle kaplı bakteri
ve IL-6 renal enfeksiyon için belirleyici olsalarda halen yetersiz kalmaktadırlar
(7).
Görüntüleme
Yöntemleri
Görüntüleme yöntemleri ÜE’ da üriner sistemin
değerlendirilmesi, renal hasarın önlenmesi ve takibi amacıyla kullanılır.ÜE süt çocukları ve küçük
çocuklarda anatomik bozuklukların ilk göstergesi olabildiği için antibiyotik
profilaksisi altında radyolojik çalışma yapılarak enfeksiyon tekrarı
önlenebilir.Ancak radyolojik görüntülemeler ilk mi yoksa TÜE’da mı yapılmalıdır
? İlk ÜE olan çocukların %21-57’nde VUR, % 5-10’da obstrüktif lezyonların
bulunması nedeniyle erken tanı ve doğru tedavi için ilk ÜE ‘dan sonra radyolojik
çalışmaların yapılması önerilmektedir (5,7). Abdominal Ultrasonografi (USG), Voiding Sistoüretrografi (VCU) ve nükleer
görüntüleme en çok kullanılan görüntüleme yöntemleridir. Üriner sistemin değerlendirilmesinde
özellikle skarların gösterilmesinde dimerkaptosüksinik asitle (DMSA) sintigrafi
İntravenöz pyelografi (İVP)’nin yerini almasına rağmen, İVP toplayıcı sistem
anomalilerini DMSA ve USG’den daha iyi göstermektedir. Kaliksler ile ilgili
detay önemli ise, İVP tercih edilmelidir. Bilgisayarlı Tomografi ve Magnetik
Rezonans komplike ÜE, tekrarlayan enfeksiyonlarda diğer yöntemleri ile tanı konulamıyor
ise renal anomalilerin gösterilmesinde kullanılabilir.
Tedavi:
ÜE tedavisinde
gecikmeler veya yetersiz tedavi uygulmaları renal hasara yol açacağı için tanı
ve tedavisi hızlı ve etkin olmalıdır. Tedavinin amacı akut enfeksiyonu
ortadan kaldırmak, ürosepsisi engellemek ve renal hasar oluşumunu önlemektir.
ÜE’dan şüphelenilen bir çocuğun ampirik antibiyotik tedavisi,
hastanın klinik ve laboratuar bulgularına, yaş grubu, olası mikroorganizmalara, toplumdaki
antibiyotik duyarlılığına ve hastanın uyumuna göre belirlenir.İdrar kültürü
sonuçlarına göre gerekirse değiştirilir.Hasta toksik tabloda değilse, komplike
olmayan bir ÜE düşünülüyorsa, sıvı ve ilaçları ayaktan alabilecek gibi
görünüyorsa ayaktan poliklinikte izlenmesi ve ampirik oral bir antibiyotik
başlanılması önerilir. Kısa süre içinde idrar kültürü alındıktan hemen sonra
geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi başlanılabilir.2 ay-2 yaş arası çocuk,
toksik görünümde, dehidrate, oral alımı zor, herhangi bir nedenle immün sistemi
baskılanmış veya 2 ayın altında bir hasta söz konusu ise hastanın hastaneye
yatırılarak idrar kültürünün alınmasını takiben, hemen ampirik antibiyotik
tedavisinin parenteral başlanılması ve bu tedavinin hastanın genel durumu, oral
alımı düzelip gerekli sıvı ve antibiyotiklerini oral alabilene kadar devam
edilmesi gerekir.
Üriner sistem enfeksiyonlarının tekrarlama ihtimali
yüksektir.TÜE’ların tedavisi hasta yaşına, semptomların şiddetine altta yatan
anatomik bozukluk olup olmamasına göre farklılıklar gösterir. ÜE’nun
tekrarlamasına nedeni olan risk faktörlerinin ortadan kaldırılması tedavinin
temel kuralıdır. Bu hastalarda profilaktik antibiyotik kullanımı ile ÜE sıklığı
azalmakta, ancak ilaç kesimi ile tekrar ortaya çıkmaktadır (10).
Koruyucu
tedavi:
Üriner enfeksiyonların önlenmesi
amacıyla öncelikle sıvı alımının artırılması ve sık aralıklarla işeme bakterilerinin
mesaneden uzaklaştırılması için mutlaka önerilmelidir.Eğer mesane disfonksiyonu
veya işeme bozukluğu da varsa, aşağıdaki eğitim ve tedavi yöntemlerinin
enfeksiyondan koruyucu ve tedavi edici olarak uygulanmaları gerekir:
·
Tuvalet eğitimi
·
Saatli
işeme, ikili-üçlü işeme
·
Mesaneyi
tam boşaltma gibi davranış tedavileri
·
Antikolinerjik
ve çizgili kas relaksan tedavisi
·
Temiz
aralıklı kateterizasyon
·
Profilaktik
antibiyotik .
Tuvalet
eğitimi ile hastanın bozuk olan işeme
paterninin düzeltilmesi ve mesanenin idrarı düşük basınçlı olarak depolaması ve
boşaltması sayesinde enfeksiyon tekrarlarının önlenmesi mümkündür.Bu eğitimde
çocukların idrar yaparken ıkınmaması, eksternal sfinkterini gevşetmesi ve düşük
basınçla işemeleri öğretilir Tuvalette kalma özendirilmeli bu amaçla yaşa göre
kitap, oyuncak gibi gereçlere ihtiyaç duyulabilir. Saatli işeme ile mesane kısa
aralıklarla boşaltılarak istenmeyen mesane kontraksiyonları önlenir ve böylece
üriner enfeksiyon riski azalır.
Tuvalet eğitiminde diyet ve sıvı
alımının da düzenlenmesi önemlidir. Kolalı ve kafeinli içeceklerden kaçınmak; işeme
bozukluğuna eşlik edebilen ve enfeksiyon tekrarı için risk faktörü olması
nedeniyle kabızlığı engelleyecek şekilde bol posalı diyet alımına önem vermek
ve gerekirse ilaç tedavisi uygulanabilir.
Kabızlık.diyet veya ilaç tedavisi ile düzeltilemediği taktirde işeme bozukluğunun
düzeltilmesi güçleşir (7).
Antikolinerjik
ilaç olarak en sık oksibutinin
hidroklorid ve tolderodin en sık kullanılır. Parasempatolitik etki ile detrüsörü
gevşetir ve istenmeyen kasılmaları baskılar.Bu etkileriyle intravezikal basınç
düşer ve mesane kapasite artar. Nadir kullanım endikasyonu olan çizgili kas
relaksanları ise eksternal sfinkterin gevşetilmesi amacıyla kullanılır.
Uygulamada en sık baklofen ve diazepam türevleri kullanılır.
Üriner enfeksiyon tekrarında risk
faktörlerinden biri olan hiperkalsiüri tesbit edilmesi durumunda tedavisi
geciktirilmemeli, seksüel aktivasyon ve cinsel istismar öykü ve fizik muayenede
dikkatle araştırılarak gerekli önlemlerin alınması enfeksiyon tekrarının
önlenmesinde önemlidir.
ÜE’nu tedavisi sonrası idrarı steril olan küçük çocuklar da ilk bir ay içinde tekrarlama
riski olduğu ve tekrarlayan enfeksiyonlar sırasında renal hasar riskinin fazla
olması nedeni ile görüntüleme tetkikleri tamamlanıncaya kadar ilk enfeksiyondan
sonra, akut pyelonefrit geçiren tekrarlayan sistit atakları, VUR öyküsü olan
çocuklar, immunsupresyon, parsiyal obstruksiyon olanlar yanı sıra normal
anotomik yapısı olan ancak tekrarlayan enfeksiyonu olanlar da profilaktik antibiyotik
tedavisine alınmalıdır (11-12).
Proflaktik ilaç ideal olarak idrarda tedavi edici dozlara
ulaşırken, aynı zamanda fekal konsantrasyonu düşük olmalıdır. Bakterilere
direnci engellemek için yüksek konsantrasyonlardan kaçınılmalıdır. Proflaktik
ilaç antibiyotik direnç durumuna dikkat edilerek genel olarak 6-12 ay süresince
tedavi dozunun 1/4-1/8’i olarak verilmelidir.Tablo 1’de koruma amaçlı ilaçlar
ve dozları görülmektedir (13).
Tablo:1
Pediatrik İdrar Yolu Enfeksiyonu Proflaksisinde Kullanılacak İlaçlar
|
İlaç |
Günlük Doz(mg/
kg/gün) |
Yaş Sınırlaması |
|
Trimethoprim – sulfamethoxazole (veya haftada 2 defa 5mg TMP) |
1-2* |
> 2 ay |
|
Nitrofurantoin |
1-2 |
> 1 ay |
|
Sefalexin Ampisilin Amoksisilin |
10 20 10 |
Yok Yok Yok |
*Azotemi düzeyine
göre doz ayarlaması gerekli
Vezikoüreteral Reflü
Vezikoüreteral reflü , idrarın mesaneden üretere ve
bazen renal pelvise, kalikslere ve toplayıcı sisteme geri kaçışına neden olan
idrar yolunun doğumsal defektidir. Normal üreterovezikal birleşim yeri kapak
olarak görev görür ve birleşim yeri yukarısında kalan yolu aktif ve pasif
mekanizmalar ile korur. Pasif mekanizma mesanenin dolmasıyla birlikte detrüsör
kasının altında bulunan üreter tavanının kasılmasından oluşur. Kısa transmural
ve submukozal bölümleri olan lateral üreteral açıklık VUR ile ilişkilidir.
Submukozal tunel postnatal büyüme ile birlikte uzar, bu mekanizma
vezikoüreteral reflünün çocukluk çağında zamanla azalmasını açıklayabilir.
Trigonal kaslarla birlikte üreter sonundaki intrinsik kaslar reflüye karşı
aktif valv mekanizması oluşturur ve VUR olan üreterlerin kaslarında displazi ve
atrofi gözlenir (14).
Epidemiyoloji:
VUR insidansı çocuklarda %0.5-2, ÜE olan çocuklarda %30-50 ve antenatal USG’ de
hidronefroz tanısı alanlarda postnatal %10-40 VUR görülür. Antenatal hidronefrozların sebebi olan
VUR’lerin %80’i erkek çocuklarda görülür ve genellikle yüksek gradeli ve
bilateraldir. İnfantil dönemde erkek çocuklarında, kız çocuklarından daha sık
olarak görülür. Erkek infantlarda yüksek miksiyon basıncı ve düşük fonksiyonel
mesane kapasitesi ile ilişkili olarak kızlardan fazla görülmektedir. Zaman
içerisinde mesane kapasitesinin artması ve intravezikal tünelin uzaması ile
primer reflülerin çoğu düzelebilmektedir (15)
VUR genetik bir hastalık olup dominant ya da poligenik
kalıtım ile geçiş gösterir.Ailede VUR hikayesi varsa risk 20-50 kat artmaktadır.
İndeks vakanın kardeşlerinde VUR prevalansı %4.7-51’dir (14). Bu nedenle
mutlaka VUR olan annelerin çocukları veya birinci derece akrabalarında çocuklar VUR açısından taranmalıdır. (81(4ksqw(8(15)
VUR Nedenleri:
1.Primer VUR:
Üreterovezikal bileşkenin konjenital anomalisidir.
2)Sekonder VUR:
A)İnfravezikal Obstrüksiyon
- Anatomik:Posterior üretral valv (PUV),
üreterosel, meatal stenoz
- Fonksiyonel: İşeme disfonksiyonu,
nörojenik mesane, unstabil mesane
B)Üreter
Anomalileri
- Komplet üreter duplikasyonu
- Ektopik üreter orifisi
- Üreterosel
C)Mesane
Enfeksiyonları
D)İatrojenik
Nedenler
- Cerrahi sonrası (prostatektomi,
üreterosel rezeksiyonu)
Primer VUR yaklaşık %1’lik
görülme sıklığı ile çocuklarda en yaygın ürolojik anormalliktir. İzole bir
bulgu olabilir ya da multi-kistik displastik böbrek, renal agenezi veya
üreteral ektopi gibi diğer anatomik renal anormallikler ile beraber ortaya
çıkabilir. Birçok vakada ÜE’dan sonra teşhis edilmektedir. Özellikle ateşli ÜE
geçiren çocukların %8 -%50’si VUR tanısı almıştır (16).
Antenatal hidronefroz takibi sırasında gebeliğin 28. haftasından sonra
renal pelvik çapı 5mm’den büyük fetüslerin %10’unda doğum sonrası yapılan
muayenede VUR tespit edilmektedir. Erkek çocuklarda daha yaygın görülen
antenatal VUR genellikle düşük derecelidir ve düzelme olasılığı yüksektir.
VUR, üriner
sistem enfeksiyonları için rişk faktörü olup; hipertansiyon, gebelikte toksemisi
ve kronik böbrek yetmezliğine ilerleyebilen nefropati nedenidir. Kuzey Amerika
Pediatrik Renal Transplant İşbirliği Çalışmasının (NAPRTCS) 2006 yıllık
raporunda, kronik böbrek yetmezliği olan 6405 çocuğun 536’sının (%8.4) nedeninin
reflü nefropatisi olduğu belirtilmiştir. Obstrüktif üropati, renal
aplazi/hipoplazi/displazi ve fokal segmental glomerülosklerozdan sonra en sık
rastlanan dördüncü kronik böbrek yetmezliği nedenidir. Ülkemizde yapılan
çalışmalarda ise çocuklarda KBY’ nin en önemli nedeni % 32.4 ile VUR
nefropatisidir. (13,16***)
Semptomlar
VUR ; ateş, karın
ağrısı, lomber ağrı, infantlarda gelişme geriliği, uzamış sarılık, huzursuzluk,
beslenme güçlüğü, febril konvülziyon gibi pyelonefrit semptomları,dizüri,
pollaküri, nokturi, enürezis, urgency, idrar inkontinansı gibi sistitizm
semptomları, miksiyon sırasında lomber bölgede ağrı, reflü nefropatisine
ikincil üremi, hipertansiyon, kronik böbrek yetmezliği,büyüme geriliği
semptomları ve infravezikal obstrüksüyon, nörojen mesane bulguları gibi altta
yatan nedene bağlı semptomları gösterebilir.
VUR varlığına işaret eden 4 temel bulgu vardır:
- Prenatal
şüphe (üreter ve pelviste dilatasyon veya karşı tarafta displazi veya
agenezi)
- Ailesel
VUR
- Mesane
disfonksiyonu
- TÜE (VUR’un
en önemli belirteci)
ÜE’lu çocuklar yüksek VUR insidansına sahiptirler ve bu
durum VUR’un hastalarda ÜE’na yatkınlık kazandırdığına işaret eder (9,10).
Reflü varlığı ve derecesi ile renal hasar arasında anlamlı ilişki olduğu halde,
reflü varlığında renal hasar oluşması için her zaman ÜE oluşması gerekmediği
bilinmektedir. Yüksek derece VUR’sü olan çocuklar düşük dereceli VUR’lü
çocuklardan 4-6 kat daha fazla, VUR’suz çocuklardan ise 8-10 kat daha fazla
skarlaşma riskine sahiptir. Grade 4-5 reflüsü
olanlarda %30-60 reflü nefropatisi görülmektedir (12). ÜE ve renal skarlaşma (reflü
nefropatisi) riski nedeniyle VUR’nün erken tanı tedavisinde semptomların çok
iyi değerlendirilmesi büyük önem taşır (6,7,8,16).
Klinik Değerlendirme
- İdrar tetkiki: pyüri, hematüri,
bakteriüri
- İdrar Kültürü
- Böbrek Fonksiyon Testleri
2.Radyolojik
Bulgular
- DÜSG: Spina bifida, ürolithiazis
- İVP: Hidroüreteronefroz, üreterin boylu
boyunca dilate gözlenmesi, alt üreterde kalıcı dilatasyon, pyelonefrite
bağlı kalikslerde düzensizleşme, üreter duplikasyonu
- Voiding Sistoüretrografi (VCU): En
geçerli tanı yöntemidir. Aynı zamanda PUV gibi üretra patolojilerinin de
gözlenmesini sağlar
- Ultrasonografi:Prenatal-postnatal,
renkli doppler USG
- Nükleer Tıp: DMSA böbrek sintigrafisi,
MAG-3 böbrek sintigrafisi, direkt ve indirekt radyoizotop sistografi
VUR tanısı floroskopi altında yapılan voiding sistoüretrografi veya radionüklid voiding sistografi ile konulabilir. Miksiyon yaptırılmayan, anestezi veya yoğun sedasyon altında yapılan VCU güvenilir değildir. Aşırı hidrasyon, diürez nedeniyle düşük dereceli reflülerin atlanmasına yol açabilir. Şüpheli durumlarda siklik (tekrar edilerek yapılan) VCU ile %12 oranında VUR insidansında artma veya grade değişikliği saptanmıştır (17). Şekil 3, Resim1.

Resim 1 .Voiding
Sistoüretrografi

Şekil 3.VUR
Derecelendirilmesi
Direkt radyoizotop sistografi (DRS) mesane içerisine Tc99m pertechnetate
verilerek yapılır
Hasta standart
VCU’den 100 kat daha az radyasyon alır. Gamma kamera altında daha uzun bir gözleme
süresi olması ve bilgisayar tarafından düzenlenmiş dijital görüntülerin
kullanılması duyarlılığını artırmaktadır (Resim 2). Özellikle
tarama veya takip amaçlı kullanımı tavsiye edilmektedir. Kardeşlerde
reflülerinin taranmasında, ameliyat sonrası kontrol amaçlı veya konservatif
izlenenVUR’lü olgularda kullanımı yararlıdır. VCU’de reflü saptanmamasına
karşın DMSA’da skar oluşumunun gösterildiği olgularda DRS’in yararlı
olabileceği öne sürülmüştür.Buna karşın DRS’de düşük dereceli (1-2) reflüler
sıklıkla atlanmaktadır (17-18). Grade 1 reflülerin yarısı DRC ile atlanmıştır.
.
Resim 2. Direkt radyoizotop sistografi
Indirekt radyonüklid sistografi(IRS):DTPA veya MAG-3 sintigrafisi sırasında
mesane dolduğunda hastaya miksiyon yaptırılarak VUR araştırılır.Aynı zamanda
renal fonksiyonlarda değerlendirilmiş olur. IRS yapılabilmesi için çocuğun
idrar kontrolünün olması gereklidir. Yanlış negatiflik oranının yüksek olması
ve düşük dereceli reflülerde güvenirliğinin düşük olması nedeniyle klinik yararı
düşüktür. Bununla birlikte kateter taktırmayı kabul etmeyen olgularda ve seçilmiş
olgularda yararlı olabilir.
Ultrasonik Sistografi:Radyasyon verilmediğinden ideal bir yöntem
olarak görülebilmekle beraber henüz standardize edilmediğinden deneysel bir
yöntem olarak kabul edilmektedir.
Renkli Doppler USG
(RD-USG): İyi bir diürez sağlandığında
üreterovezikal bileşkedeki üreter jet-akımları gözlenerek VUR tanısı
konabilmektedir. Düşük dereceli reflülerde %90, orta derecede %100, yüksek dereceli
reflülerde %75 oranında VCU ile korelasyon gösterdiği bildirilmiştir. Barsak gazları sorun oluşturmaktadır. Kateter
takılması gereken bu tetkikte intermitent ve düşük dereceli reflüler önemli
oranda atlamakta ve anatomik detay verememektedir.
Tedavi-Korunma:
VUR vakalarının %25 ile %80’i reflünün derecesi ve takibin süresine göre kendiliğinden düzelir. Dilate üreter, bilateral reflü, yüksek derece VUR olanlarda reflünün kendiliğinden düzelmesi zordur. Çocuklarda Uluslararası Reflü Çalışmasında VUR’nün dilatasyonsuz üreterlerde %80’den fazla oranda düzeldiği ve bu oranın dilatasyonlu üreterlerde %40 civarında olduğu bildirilmiştir. Düzelme süresi TÜE, işeme disfonksiyonu ve kronik kabızlık varsa uzamaktadır. Prenatal VUR teşhis edilen yenidoğanlarda yüksek derece VUR olanlarda %67, hafif veya orta
VUR’nün cerrahi olarak düzeltilmesi, 1975’de proflaktik antibiyotik tedavisi kullanımına kadar oldukça yaygındı. Ardı ardına yapılan birçok çalışma göstermiştir ki; VUR’nün ilaçla tedavisi en az cerrahi tedavi kadar etkilidir ve bu iki tedavi yönteminin sonuçları arasında da belirgin bir fark yoktur. Avrupa’daki Uluslararası Reflü Çalışma Grubunda şiddetli VUR’lü 287 çocuk ilaçla veya cerrahi müdahale ile tedaviye ayrılmıştır. 5 yıl sonunda DMSA ile renal taramaları yapılan çocuklardan elde edilen sonuçlar ilaçla veya cerrahi ile tedavi edilenler arasında hiçbir fark olmadığını göstermiştir (20-21).
I - III arası VUR’de, eğer
hasta üriner enfeksiyon tekrarı
geçirmezse, antibiyotik alerjisi yoksa veya uyum sorunu yaşamıyorsa ilaçla
tedavi uygundur. Antibiyotik proflaksi süresi hastanın yaşına, VUR’nün
şiddetine, ÜE sıklığına ve varsa renal hasarın derecesine bağlıdır. Antibiyotik
proflaksisi, en az iki yıl boyunca semptomatik idrar yolu enfeksiyonu
geçirmeyen, hidronefrozu, yeni skar oluşumu olmayan ve normal işeme paterni
olan persistan VUR’lü hastalarda güvenli olarak kesilebilir. IV derece VUR’de
ilaçlı ve cerrahi tedavi kullanımı seçimi biraz tartışmalıdır. 5 yıllık takipten
sonra spontan düzelme <%40’tır. Cerrahi müdahale için karar alma hastanın
yaşına, renal fonksiyonlarına, takip süresi gibi diğer faktörlere de bağlıdır.
V. derece VUR, özellikle yaşı büyük çocuklarda en düşük kendiliğinden düzelme
oranına sahiptir ve bir sene içerisinde hasta
proflaktik tedavi alırken enfeksiyon tekrarı yaşarsa cerrahi müdahale
önerilmektedir.(19)
VUR hastaların, erken teşhisi ve
hemen tedaviye başlanması, izlemi, ÜE tekrarları varsa proflaksinin değiştirilmesi
ve periyodik VCU ile VUR’nün devam ettiğinin gözlemlenmesi prognoz açısından
önemlidir. VCU tekrarlama süresi tam olarak belirlenememiştir. Ancak hafif VUR
(I - II. derece ) olanlarda 2 yılda bir defa ve orta/şiddetli VUR’de (III.
derece ve daha yüksek) yılda bir defa VCU’nin yapılmasının yeterli olacağı
önerilmektedir (22).
İşeme bozuklukları üriner
enfeksiyon ve tekrarları için risk faktörü olup VUR gelişmesine , reflü düzelme
sürecini ve kalıcı renal hasara neden olabilir. İşeme bozukluklarında nörolojik
veya nöro-musküler etiyoloji olmadığından emin olmak için detaylı bir öykü
alımı ve fiziksel muayene yapılmalıdır. Teşhis genellikle klinik olarak konur
ve bu vakalarda teşhise yardımcı olması için, mesane USG, VCU, ürodinamik
çalışma yapılır (13).
Kabızlık, idrar inkontinansı,
mesane overaktivitesini arttırması nedeni ile
üriner enfeksiyon sıklığının artışına neden olur. Diyet, davranış tedavisi
ve laksatifler ile tedavi yapılabilir.
Son çalışmalarda, VUR olan
çocuklarda İYE’nin renal yaralanma habercisi olabileceği ve uzun süreli
anti-mikrobiyal proflaksi kullanımının veya cerrahi müdahalenin renal hasarlanmayı
ya da ilerlemesini önleyeceğine dair ikna edici kanıtlar bulunmamaktadır. Yine
de ileriye dönük, plasebo kontrollü, bir çalışma ile aksi tespit edilmedikçe
tedbiri elden bırakmamak ve renal hasarlanmalarda VUR ve IYE risk faktörleri
göz önünde bulundurarak her hastayı bireysel olarak ele almak gerekir.
Kaynaklar
1.Hasson S, Jodal U.Urinary Tract
İnfection .Pediatric Nephrology (eds), Barat TM,Harmon WE. 50th Edition.Maryland,USA Lippincott Williams & Wilkins,
2004:1020-25.
2.Finer G, Landau D. Pathogenesis of urinary tract
infections with normal female anatomy. Lancet Infect Dis. 2004 Oct;4(10):631-5.
3.Chang SL,
Shortliffe LD. Pediatric urinary tract infections. Pediatr Clin Am
2006;53:379-400.
4. Malone PSJ. Urinary tract
infection in childhood. Arch Dis Child 2005; 90: 773-774
6.Freedman AL.Urologic diseases
in North America Project: trends in resource utilization for urinary tract infection in children.J.Urology 2005;173:949-54
7. Chang SL, Shortliffe LD. Pediatric urinary tract infections. Pediatr Clin N
Am, 2006 ;53 :379-400.
8. Bakker E, van Gool J, van Sprundel M, van der Auwera JC, Wyndaele JJ. Risk
factors for recurrent urinary tract
infection in 4332 Belgian schoolchildren aged between 10 and 14 years. Eur J
Pediatr. 2004 Apr;163(4-5):234-8.
9.Kozer E, Rosenbloom E, Goldman D, Lavy G et al:Pain in Infants Who Are Younger Than 2 Months During Suprapubic Aspiration and Transurethral Bladder Catheterization: A Randomized, Controlled Study. Pediatrics. 2006 Jul;118(1):51-6.
10.Kraft JK, Stamey TA. The natural history of symptomatic recurrent bacteriuria in women Medicine 1997;56:55-60.
11. Stanley H. Acute urinary tract infection , evaluation and treatment. Curr Opin Pediatr.2006 18: 134-138
12. Hoberman A, Wald ER, Hicky RW, et al. Oral versusu initial intravenous therapy for urinary tract infections in young febrile children. Pediatrics 1999; 104:79-86.
13.Tej K. Mattoo.Medical management of
vesicoureteral reflux. 2007;485-3.
14. Koff SA, Wagner TT, Jayanthi VR. The relationship among dysfunctional elimination syndromes, primary vesicoureteral reflux and urinary tract infections in children. J Urol. 1998 Sep;160(3 Pt 2):1019-22
15. Dick PT, Feldman W Routine diagnostic imaging for childhood urinary tract infections: a systematic overview. J Pediatr.1996 ;128:15–22
16. Cleper R, Krause I, Eisenstein B, Davidovits M. Prevalence of vesicoureteral reflux in neonatal urinary tract infection. Clin Pediatr (Phila). 2004 Sep;43(7):619-25.
17. Scherz HC, Downs TM, Caesar R. The selective use of dimercaptosuccinic acid renal scans inchildren with vesicoureteral reflux. J Urol. 1994 Aug;152(2 Pt 2):628-31
18. Greenbaum LA, Mesrobian HG. Vesicoureteral reflux. Pediatr Clin N Am 2006; 53:413-427
19. Elder J S. Antenatal hydronephrosis. Fetal and neonatal management. Pediatr Clin North Am. 1997 Oct;44(5):1299-321.
20. Gruneberg RN, Leakey A, Bendal M, Smellia JM.Bowell flora in urinary tract infection: Effect of chemotherapy with special reference to cotrimoxazole. Kidney Int Suppl 4:S122-9 .
21. Jodal U, Smellia JM, Lax H, Heyer PF.Ten years results of randomized treatment of children with severe vesicoureteral reflux. Final report of the international reflux study in children. Pediatric Nephrology. 2006:21: 785-792.
22.McLorie GA, McKenna PH, Jumper BM. Hight grade vesicoureteral reflux: analysis of observational therapy.J. Urol.1990; 144:537-540.